2 Şubat 2008 Cumartesi

SAMİRİLER












SAMİRİLER....



HAZ: ABDULKERİM YATĞIN



MARMARA ÜNV. İLAHİYAT FAK.



İSLAM MEZHEPLERİ TARİHİ










SAMİRİLER
Samirîlerin Kökenleri

Samirilerin menşei hakkında farklı görüler bulunmaktadır. Samirilerin aslında Yahudi olmadığını savunan Yahudilere göre “Samirîler” kelimesinin İbranice karşılığı olan “Şomronim”, Şomronim şehrinde oturanlar anlamında kullanılır. Bu şehir İsrail krallarından kral Omri tarafından (MÖ. 885) kurulmuştur. Daha sonra Asurlular burayı yıkıp yok ederek buradaki Yahudiler Asur topraklarına sürülmüştür. Yerlerinde çıkarılan bu topluluğun yerine buraya Asurluları yerleştirmişlerdir. Bunar arasında Kuta’dan getirilen “Kutîm” denen kavimde vardır. (II. Krallar 17:26) İşte Samirileri bu gruplar oluşturur. Bundan dolayı Samirîler Kutîm diye de anılırlar. [1] Yahudiler göre Samirîler yarı putperest bir kavimdir. [2]
Eski Ahit’in II. Krallar kitabında belirttiğine göre Samirîler gerçekte Yahudiliği benimsememişler, aslanlarda korktukları için Yahudiliği öğrenmişler ancak yine putlara tapmaya devam etmişlerdir.[3] Yahudiler ile aralarında ilk ciddi ayrım I. Sürgünden sonra mabet inşaatında olur, Yahudiler onları inşaata almazlar.[4]
Samirileri tam Yahudi saymamakla beraber Babil sürgününden sonra bölgede kalan Yahudilerle samirîler arasında iyi ilişkiler kurulmuştur. MÖ 538 de Persliler ile Babillilerin savaşından galip çıkan Persliller Yahudilere geri dönme ve mabetlerini yeniden inşa etmelerine izin vermişlerdir. Bu dönemde Samirîler de mescidin inşasında görev almak istediler ancak Yahudiler samirileri kabul etmedi. [5]
Tarih boyunca Yahudiler Samirileri hep dışlamışlardır. Halen günümüzde ortodox Yahudiler Samirileri dini mirasın meşru varisleri olarak kabul etmemekle beraber İsrail onları tanımaktadır. Samirîler ise Yahudilerin bu görüşünü şiddetle reddetmişlerdir. Onlara göre gerçek isimleri “görüp gözetmek, bir şeyi dikkatle izlemek” anlamındaki İbranice “ŞaMeR” sülesi fiilinin ismi faili olan Şomer kelimesinin çoğulu “Şomerim”dir. Bu onlara eski dini geleneklerine bağlı kalmalarından ve dinlerini gözettiklerinden dolayı verilmiştir. Onlar İsrail’in büyük kabilelerinin kalıntıları olup Yakup oğullarının soyundandır. Kohenler sınıfı Yakup’un oğlu Levi’den, Layikler sınıfı ise Efraim ile Menasseh kabilelerindendir.[6]

Samirîler İle Yahudiler Arasındaki Ayırımlaşma Süreci
Yahudiler ile samirîler arasında en kesin ayrılıklar Ezra (Üzeryir Peygamber) zamanında vukuu bulmuştur. Ezra önce Samiriler ile karışık evlenmeyi yasaklamış, sonra onlarla olan bağı tamamen koparmak için Yahudi Tevrat’ının yazı dilini İbraniceden Asur yazı karakteri ile değiştirmiştir. Ezra’dan sonra Nehamya da aynı yolda devam etmiştir.[7]
Samirî tarihçi Ebû’l-Feth Samirilerin Yahudiler ile ayrımının Kohen eli Yeşu zamanında olduğunu söylemektedir. Kohen eli Yeşu zamanında Yahudilerden bir grup gerizim dağında kurulan toplanma çadırını (Ohel Moed) Şilo denen yere taşımış ve bir mabed inşa ederek kurbanlarını burada takdim etmeye başlamıştır. İsrail oğullarından diğer bir grup Eli’ye muhalefet ederek orada kalmışlardır. Oradan ayrılanlar hak yoldan ayrılmış orada kalanlar ise Allah’ın Tevrat’ını gözetenler yani “Şomrim” olmuştur.[8]

Samirî Tarihi:
Samirî tarihi tam bir sürgünler tarihidir. Samirîler özgürlüğüne düşkün bir gruptur. Bundan dolayı kendisini zapt etmek isteyen tüm güçlerle mücadele etmiş ancak pek çok seferinde yenilerek sürgün hayatı yaşamak zorunda kalmışlardır. Bu sürgünlerden dolayı Samiriler hakkında tarihi bilgiler ve literatür bilgisi kısıtlıdır. Yaşadıkları sürgünlerden yazılı kaynakları ancak IV yy. sonra kaynaklardır. Önceki kaynakları tahrip edilmiştir.
a- İskender istilası
MÖ 420 Garizm dağındaki mabet inşa edilmiştir. Yüz yıl sonra İskender (MÖ 332) istilası ile karşı karşıya kaldılar. İstila sonucunda Yahudiler savaşmadan anlaşma yolu ile teslim olurken onar savaştılar. İskender de onları yurtlarından çıkarttı. İskender on yıl sonra öldü burası Yunan valisi Ptolome’nin tarafından zapt edildi. Samirîler ona da isyan ettiler. Bu isyanda Yahudiler de samirîler ile beraber oldular ama yenildiler ve Mısır’a sürüldüler. İşte bu sürgün sırasında farklı dillerde olan Tevratlar ortaya çıktı. Tevrat’ın yunanca tercümesi yapıldı (MÖ 150).[9]
b- Yahudi devleti hakimiyeti:
MÖ 135 yılında Yahudi devleti kuruldu ve MÖ 120 yılında Samirîlere saldırdı. MÖ 109 yılında Samirîler isyan etti ama kaybetti ve Garizm dağında ne varsa hepsi yerle bir edildi ve sürüldüler.[10]
c- Roma devri:
MÖ 56 yılında Roma valisi Yahudiler cephe aldıkları için Samirilere mabetlerini yenide inşa etme izni verdiler. Ancak sonra 80 yılları civarı Roma’ya isyan ettiler ve mabetleri yerle bir edildi. sonraki dönemde Samirielr yeniden mabetlerini yapma imkanları olmuşsa da 484 yılındaki isyanlarından sonra tamamen yıkıldı ve bir daha da yapılamadı.[11]

Hıristiyanlara karşı tutumları
Samirilerin Hıristiyanları tuttukları hatta Hz. İsa’yı misafir edip çoğunun İsa’ya biat ettiğine dair işaretler vardır. Ancak her ne kadar bazıları Hıristiyanlığı kabul etseler de sonraları karşı çıkmış, Bizans’a isyan etmiş, kiliseleri yakılmıştır. 6 yy’daki isyablarından sonra Bizans imparatoru Jüstinyen, Samirîler ile ilgili amme vazifelerine kabul edilmeyecekleri, miras ve mal sahi olamayacakları konusunda karar almıştır. Bundan sonraki dönemde tam bir istibdada maruz kalmışlardır. Müslümanların Filistin’i fethetmesine kadar bu böyle devam etmiştir. Müslümanlar onları Yahudilerden ayrı kabul etmemişler. Aynı haklara sahip olmuşlardır. Dolayısı ile Müslümanlarla birlikte rahatlamaya ve feraha kavuşmuşlardır.

Samirîler ve Tevrat:
Yahudiler ile en önemli farklardan biri Tevrat’tan sadece Tora’yı kutsal kitap kabul etmeleridir. İman esaslarını Tora oluşturur. Nevim, Ketuviim, Mişna ve Talmut’u kutsal kitaptan saymazlar. [12] İki tarafta farklı açılardan olaya yaklaşmışlardır. Konu ile ilgili ilk araştırmacılardan olan Moses Gaster Samirelerin iddialarını daha tutarlı olduğunu belirtir.[13]
Samirîler kutsal kitapları hakkında çok ketumdurlar. Öyle ki Kutsal kitaplarını yabancılar vermek istemezlerdi hatta İbn Hazm da onların normal tevrattan farlı bir tevrata sahip olduklarını belirttikten sonra kitaplarına ulaşamadığını söyler. Ancak 1616’da İbranice bir metin ile Talgumunu[14] Valle elde etmeyi başardı. [15] Samirî Tevrat’ının Tevrat’ın Yunanca tercümesi olan Septuagint ile pek çok konuda uzlaştığı gözlemlenmiştir. Bu da yunanca tercümede samirî metnine yakın bir metin kullandıklarını göstermektedir. Samirilerin Tevrat’ı ile Yahudi Massoratik metinleri arasında büyük farklar vardır.
Bu kitaplardaki farklar Hıristiyan dünyasına da yansımıştır. Katolik kilisesi samirî Tevrat’ını diğer Hıristiyan mezheplerine karşı bir silah olarak kullanmıştır. Onlar Massoratik Tevrat’ın otoritesini pek sahih görmez. Protestanlar ise Yahudi Massoratik Tevrat’ı esas kabul ederken, ilk dönemde bazı araştırmacılar bu Samirî metninin Yahudi Tevrat’ından acemice yapılan bir kopya olduğun söyleseler de bunun daha sonra yanlışlığı ispat edilmiştir. 1920 yıllarında Moses Goster Samirilerin Tevrat’ının daha eski olduğunu ortaya koymuştur.[16]
Yapılan araştırmalar iki Tevrat arasında bazı farkların olduğunu ortaya koymaktadır. Bu iki Tevrat arasındaki fark aynı zamanda Yahudiler ile Samirîler arasındaki inanç ibadet ve düşünce yapısındaki farklılaşmaları da ortaya koymaktadır. İki Tevrat arasındaki farklar özet olarak şu şekilde sırlanabilir.
1- Kıblegah: Yahudilerde Kudüs, Samirilerde Nablustaki Garizm dağı kıblegah olarak kabul edimektedir. Bu farklılığın nedeni Tevrat metni ile alakalıdır. Yahudi metninde rabbin “geçeceği yer” şeklinde ele alınmış ve buranın da Kudüs olduğu kabul edilmiştir. Samirî metinlerinde ise “geçtiği yer” olarak yazılmış ve Garizm dağı olarak kabul edilmiştir.[17]
2- 10 emir; Samirî nüshalarında bu maddeler halindedir. Benden aşka Tanrı yok şeklinde iki Tevrat’ta da aynı başlar. Komşunun evine tamah etmeyeceksin emrine kadar ufak farklılıklar olmakla beraber aynıdır. Yahudi Tevrat’ında iki emir olan karşımda başka ilahların olmayacak ve kendin için put oymayacaksın emri Samirilerde tek bir madde olara k zikredilmiştir. Onucu emir Garizm dağının kutsal dağ olmsaı ile alaklaıdır.
3- Dünyanın yaratılışı: Yahudi Tevrat’ında Tanrı yaratılışı 7 günde bitirdiği yazar, oysa altı günde bitirmesi gerekir. Bu ayet siyak ve sibakı ile çelişir. Tanrı altı günde bitirmiş yedinci gün dilenmiştir. Bu konuda Samirilerde daha tutarlıdır.
4- Tarihi veriler Yahudi Tevrat’ında Mısır’da kalma zamanı 430 yıl olarak yazarken Samirilerinkinde Kenan ve Msır’da kalmanın bu kadar olduğu yaza bu daha tutarlıdır.
5- Öç günü ile alakalı “öç ve intikam benimdir” cümlesi Samirilerde “öç ve intikem gününde” şeklinde yazılmıştır. Bu farklı yazılış samirilerin farklı bir ahiret inancını benimsemesine neden olmuştur. [18]



Şu an Yahudilerin elinde üç farklı şekilde yazılmış Tevrat mevcuttur. Eldeki Tevratlardan biri olan yunanca tercümeye septuagint denir. Tevrat’ın yunanca tercümesi konusunda samirîler ve Yahudiler arasındaki tartışma yunan kral Flatmaya kadar gelir. Rivayete göre mısır sürgünü sırasında Samiriler ile Yahudiler arasındaki çekişmeyi isiten vali kimin doğru söylediğini anlamak için 70 tane mütercime ayrı ayrı odalarda Tevrat’ı tercüme ettirir. İşte elde bulunan yunanca tercümenin bu zamandan kaldığı iddia edilmektedir. (MÖ 270)[19]

Samirilerde İman Esasları:
-Tanrı birdir; eşi benzeri yoktur. İnsana mahsus his ve sıfatları yoktur. Tekvin ile yaratmıştır. Çok eskiden kendi öz milletine görünmüştür. Geriz dağı onun meskenidir.
-Musa yegane peygamberdir. Bütün devirler için peygamberdir. O nübüvvetin şerefidir. Vahy onunla son bulmuştur. O herkesten üstündür.
-Tora mükemmel ve tamdır. Bütün zamanlar için geçerlidir. Hükmü nesh edilemez. Bu kitap altı günde ve diğer şeylerden önce yaratıldı. Onu okuyan ebedi hayata erişebilir.
-Cennet Gerizm dağındadır. Ebedi ikamet yurdudur. Kıble geriz dağıdır. Nuh tufanında sadece bu dağa su basmadı. İnsan geriz dağının toprağından yaratıldı. Melekler ruhi alemin gözle görülemeyen varlıklarıdır.
- Mesihe intizar. İleride bir mesihin geleceğini yine Tora’ya dayanarak iddia ederler. Bu gelecek peygamberin ismi “m” harfi ile başlayacak. Bin yıl yaşayacak. Mabedi inşa edecek. Ne zaman geleceğini sadece Allah bilir. [20] Tahep ahir zamanda gelecek ve yeniden hak dini ikame edecektir.
-Ölülerin diriltileceği ve ödül ve mükafatın verilerceği öç ve mükafat günü olacaktır.[21]

İbadet:
Samirilerin ibadeti Müslümanlarınkine çok benzer. Müslümanlar gibi abdest alırlar ve Tevrat’tan bölümler okurlar. İbadet dili Aramcadır. Sinagogları Müslümanlarınki gibidir. Masa sandalye yoktur. İbadetlerinde ruku, secde vardır. Bazıları bunu uzun süre Müslümanlarla beraber kaldıklarından dolayı bir etkileşim olarak kabul eder. [22]
Bu günkü durum:
Samirîler kapalı toplum olarak uzun yıllar varlıklarını devam ettirdiler Hıristiyanlar ancak XVII yüzyılın ikinci yarısında yeni ahit kitaplarında zikri geçen Samirî mezhebinin (matta 10:5 Luka 10;33, yuhanna 4:7-40, resullerin işleri 8:9) varlığından haberdar oldular.[23]
İslam’dan etkilendi kabul edilir. Sadece Toray’a inanır. Pek çokları dinlerini değiştirmiştir. Sayıları çok azdır geriz dağı civarında yaşarlar. Şam Mısır gibi bölgelerde zaman zaman varlık alanına çıksalar da yok olup gittiler. Asimile oldular. Esenler, Sebiiler, Gorteniler, Dostiler gibi gruplara ayrılırlar.[24]
[1] Baki Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, İstanbul 1997, s. 97; Yaşar Kutluay, İslâm ve Yahudi Mezhepleri, s. 196
[2] Yaşar Kutluay, İslâm ve Yahudi Mezhepleri, s. 197
[3] Baki Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, İstanbul 1997, s. 97
[4] İsmail Taşpınar, Duvarın Öteki Yüzü, s. 155
[5] Baki Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s. 98; Yaşar Kutluay, İslâm ve Yahudi Mezhepleri, s. 198
[6] Baki Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s. 98-99; Günay Tümer, Abdurrahman Küçük, Dinler tarihi, Ankara 2002, s. 246
[7] Yaşar Kutluay, İslâm ve Yahudi Mezhepleri, s. 199
[8] Baki Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, , s. 99
[9] Yaşar Kutluay, İslâm ve Yahudi Mezhepleri, s. 202; Baki Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s. 155
[10] Yaşar Kutluay, İslâm ve Yahudi Mezhepleri, s. 203
[11] Yaşar Kutluay, İslâm ve Yahudi Mezhepleri, s.204
[12] Baki Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s. 155
[13] Baki Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s. 99
[14] Talgum: Samirîler Müslümanların Filistin’in fethinden sonra literatürlerini Arapça harflerle kaleme almaya başlamışlar ve Arapçayı kullanmaya başlamışlardır. Talgum Arapça literatürlerine verilen isim olmuştur.
[15] Baki Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s. 100
[16] Baki Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s. 101
[17] Baki Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s. 102
[18] Baki Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s. 103
[19] Baki Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s. 109
[20] Yaşar Kutluay, İslâm ve Yahudi Mezhepleri, s. 211
[21] Baki Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s. 157; Günay Tümer, Abdurrahman Küçük, Dinler tarihi, s. 247; Yaşar Kutluay, İslâm ve Yahudi Mezhepleri, s. 207
[22] Günay Tümer, Abdurrahman Küçük, Dinler tarihi, s. 248
[23] Baki Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s. 100
[24] Yaşar Kutluay, İslâm ve Yahudi Mezhepleri, s. 211



Hiç yorum yok: